ÜYE GİRİŞİ ÜYE OLMAK İÇİN ALTTAKİ LİNK İ TIKLA

TARSUS

Ayrıca ünlü coğrafyacı Strabon I.Ö.I. yy da Tarsus' ta dil bilginleri filozof ve yazarların yaşadığını yazar. Tarsus' un tarihi, Müslümanlığın ortaya çıkışından kısa süre sonra, hareketli bir aşamaya girdi. Miladi 639 Hicri 17 Yılında Müslümanlar Tarafından Feth edilmesi ile Tarsus, Bizanslılardan Müslümanların eline geçmiş oldu. Tarsus Müslümanların Feth etmesi ile beraber çok sayıda el değiştirmiştir. Ta ki Hicri 761 / Miladi 1360 Yılına kadar bu el değiştirmeler olmuştur. Abbasi ve Emeviler dönemlerinde Özellikle Halife Memun döneminde Tarsus kentinde ilmi çalışmalara çok önem kazandırılmıştı. 965' te Bizanslılara geçen Tarsus bu dönemde Antakya Prensliğine bağlandı. 1083 yılında Anadolu Selçuklu Devletinin Kurucusu Süleyman Kutalmış tarafından Feth edilmişti. 1133'te Ermeni Prenslerinden Leon' un eline geçti. 1137' de Bizans imparatoru Yoannes Komneos, Tarsus' u geri geri aldıysa da, 1172 - 1173' te yöre yeniden Ermeni egemenliğine girdi.
 Tarsus, 1300.yy 'dan sonra Memluklar' in ve zaman zaman da Ramazanoğulları ile Dulkadiroğluları beyliklerinin yönetimine geçti. Hicri 761, Miladi 1360 yılı Temmuz-Ağustos aylarında Memlükler, Ramazanoğulları ve Dulkadiroğulları beyliklerinin yardım ve teşvikiyle Halep ( veya Şam ) valisi Seyfeddin Bay Demir-el Harizmi'nin komutanlığında bir daha Ermenilere bırakılmayacak şekilde Tarsus tekrar alınır. 1516 da ise, Yavuz Sultan Selim' le Osmanlı topraklarına katıldı. Tarsus 1571 de Kıbrıs Eyaletine bağlı bir sancak merkezi olduysa da, bir süre sonra Adana eyaleti sınırlarına alındı. 1832 de Osmanlı güçlerini yenen mısırlı İbrahim paşa, Adana ve çevresini ele geçirdi. 1839 da yeniden Osmanlı topraklarına katılan Tarsus, 1867 de Halep vilayeti Adana sancağının 1877 de ise Adana vilayeti Adana sancağının bir kazası oldu. Şemsettin Sami Tarsus'a İlişkin Şunları Yazmaktadır : Adana vilayetine bağlı Mersin Livasının bir kazasıdır. 
( 1900 yıllarında ki kayda göre ) Kentin, 31 camisi, 19 medresesi 2 tekkesi, çeşitli dinsel topluluklara bağlı 5 kilisesi, ( 2007 de ise 1 kilise vardır ) 1 bedesteni, 10 hanı, 2 hamamı 24 okulu, 7 değirmeni ve 6 pamuk fabrikası vardır. Tarsus, Namrun ve Gülek nahiyeleriyle 180 köyden oluşur. Tüm nüfusu 41606' dır ( 2007 Genel Sayımına göre 229.921 ) Nüfus'a Sahiptir. Ali Cevad ise Tarsus' u Şöyle Anlatır : Kazanın Kusdemir, Kusun, Canip şehir, Namrun, Ulaş, Gülek ve Tekeler aslı 7 nahiyesi ve 161 köyü vardır. Kazanın tüm nüfusu 40410 dur. Mersin 1888' de Adana' ya bağlı bir sancak olunca Tarsus' ta bunun tek kazası olarak yönetsel durumunu korudu. I. Dünya Savaşı sonrasında Fransız işgaline uğrayan Tarsus da buna bağlı bir ilçe merkez durumuna geldi.
 ST. PAUL KİLİSESİ Şehrin güneyinde Ulu Cami Semti'nde bulunan ve Aziz Paul'a adanan bu kilise, 1993 yılında koruma altına alınarak, Anıt Müze olarak hizmet vermektedir. Kilisenin kuzey doğu köşesinde çan kulesi yer almaktadır. Tavanın merkezinde Hz. İsa, Yohannes, Mattios, Marcos ve Lucas'ın freskleri bulunmaktadır. Orta nefte yer alan pencerenin iki yanında bir manzara ve melek tasvirleri yer alır. 1992-93 yıllarında Aziz Paul Kilisesi'nde Vatikan tarafından "Aziz Paul Sempozyumu ve Ayini" düzenlenmiştir. Hıristiyanlar, Aziz Paul Anıt Müzesi'ni düzenli olarak hac amaçlı olarak ziyaret etmektedirler. ST. PAUL KUYUSU Kızılmurat Mahallesi'nde, Cumhuriyet Alanı'nın yaklaşık 300 m. kadar kuzeyinde öteden beri Aziz Paul'un evinin yeri olarak kabul edilen bir avluda bulunan kuyunun Aziz Paul adına yapıldığı bilinmektedir. Tarihi açıdan zengin geçmişi olan kuyu ve yakın çevresi günümüzde koruma altına alınmış, detaylı arkeolojik araştırmalar yapılmıştır. Bu araştırmalar sonucunda, Aziz Paul Kuyusu ve çevresinin Roma, Bizans ve Osmanlı Dönemi kültür katlarını verdiği tespit edilmiştir. Aziz. Paul Kuyusu'ndan çıkan suyun şifalı olduğuna inanan turistler, burayı hac amaçlı olarak da ziyaret edilmektedir. Hz. İsa'nın 12 Havarisinden biri olarak kabul edilen Aziz Paul, ilk kiliselerin kurucusu olup, Tarsus'ta doğmuştur. 
 Tarihi belgelerde, Kentin giriş ve çıkışı, Kale veya Sur kapısı olan, Denize bakan tarafta olmasından dolayı ismi Deniz kapısı denilmiştir. Yakın tarihe kadar Deniz kapısı diye bilinen, Tarsus kale kapısı, şuan ismi, Kleopatra Kapısı ( kancık kapı) diye bilinen şehrin en eski kalıntıları olan tarihi yapı halen mevcuttur. Ayrıca ünlü coğrafyacı Strabon I.Ö.I. yy da Tarsus'daki kültür yaşamı hakkında oldukça ayrıntılı geniş bilgiler vermektedir. Strabon, birçok filozof,dil bilgini ve şairlerin Tarsus'da yaşadığını, onların kültür hayatına olan etkilerini, her konuda büyük bir gelişme içindeki Tarsus'un bir bilim ve üniversite kenti olduğunu, halkın felsefeye ve diğer bilim dallarına büyük ilgi gösterdiğini ve bunları öğrenmeye istekli olduklarını; Tarsus’un bu konuda İskenderiye ve Atina'yı geçtiğini yazmaktadır. Strabon'dan, Tarsus'da eğitim görenlerin yerli halktan olduğunu ve yabancıların nadir olarak geldiğini, eğitimini bitirenlerin bir kısmının yabancı ülkelere giderek orada eğitimlerine devam ettiklerini öğreniyoruz.
 Ayrıca Tarsus'da stoik filozoflardan Antipator, Arhedemos, Nestor, Athenedoros kentleri dolaşarak okul açan Phutiades ve Diogenes,edebiyatçılardan Artemidoros ve Diodoros, Diony-sides'in yaşadığını yazar. Strabon Tarsus hakkında verdiği bilgilerin sonunda Roma kenti, Tarsuslu alimleri iyi ispat edebilir; Roma, Tarsus gerek İskenderiye'den gelen bu gibi alimlerle dolu olduğunu belirtir. Bu bilgilerden Tarsus'un ticaret kenti özelliği yanında kültür ve üniversiteler kenti de olduğunu ayrıntıları da, görmüş oluyoruz. Tarsus'da Romalı komutan Antonius döneminde antik bilim adamlarının yazdıkları büyük kitaplar toplanarak, 200.000 ciltlik, dünyada eşi bulunmayan bir kütüphane oluşturulmuştur. Tarsus'daki üniversitede, Atina ve İskenderiye üniversitelerinden daha da ünlü idi. Tarsus'da bulunan yazılı kitabelerde, buranın özgür bir kent olduğu yazılıdır. Tarsus' un tarihi, Müslümanlığın ortaya çıkışından kısa süre sonra, hareketli bir aşamaya girdi. Tarsus, Ebu Musa el-Eş'ari komutasında, Miladi 639 Hicri 17 ci, Yılında Müslümanlar Tarafından Feth edilmesi ile, Bizanslılardan Müslümanların eline geçmiş oldu. ULU CAMİİ
 Daha önce, Ebu Ubeyde bin Cerrah, komutasında, Bizans ordusunu ile yapılan savaşta yenerek Tarsus kentini İslâm Topraklarına katmıştı. Sonraki yıllarda Emevi ve Abbasiler dönemlerinde de, Tarsus el değiştirmeler oldu ise de yine, Bizans Ordusu, Müslümanları Savaşta yenemeyeceğini anlayınca, bir daha gelmemek üzere tüm halkını alarak Tarsus’u terk etmişlerdir. Bizanslılar Tarsus’u terk ederken geride harabe bir kent olarak bırakmıştır. Müslümanlar yıkılan, harabe olan yerleri imar ederek başka kentlerden insanlar getirilerek, Tarsus’a yerleştirilmiştir. Abbasi Halifelerinden, bu gün Ulu Cami’de kabri bulunan Memun döneminde, Çok büyük İlmi çalışmalar yapmıştır. Dini ilimler de Tefsir, Hadis, Fıkıh gibi ilimler okutulurken, Edebiyat, Felsefe ve diğer Fen ilimlerinden Tıp, Eczacılık, Astronomi, Fizik, Kimya, Matematik, gibi çalışmalarda bulunulmuştur. Onuncu yüz yıla varıldığında, Tarsus’ta 100 civarında Muhaddis ( hadis alimi ) olmuştur. Tarsus’ta bu yıllarda, sayılan Ev’ler 34 bin olduğu yazılmaktadır. ( yüksek nüfusa sahip olduğu görülüyor ). M.S. 965 te Bizanslılara geçen Tarsus bu dönemde Antakya Prensliğine bağlandı. Anadolu Selçuklu devleti kurucusu, Süleyman Kutalmış hicri 475, MS. 1082 de, almıştır. . Bir süre sonra yeniden Bizans' ın, 
1133'te Ermeni Prenslerinden Leon' un eline geçti. 1137 de Bizans imparatoru Yoannes Komneos, Tarsus' u, geri aldıysa da, 1172 - 1173 te yöre yeniden Ermeni egemenliğine girdi. Tarsus, XIII.yy ' dan sonra Memluklar' in ve zaman zaman da Ramazan oğulları ile Dulkadiroğluları beyliklerinin yönetimine geçti. Hicri 761, Miladi 1360 yılı Temmuz-Ağustos aylarında Memlükler, Ramazanoğulları ve Dulkadiroğulları beyliklerinin yardım ve teşvikiyle Halep ( veya Şam ) valisi Seyfeddin Bay Demir-el Harizmi'nin komutanlığında bir daha Ermenilere bırakılmayacak şekilde Tarsus tekrar alınır. 1516 da ise, Yavuz Sultan Selim' le Osmanlı topraklarına katıldı. Tarsus 1571 de Kıbrıs Eyaletine bağlı bir sancak merkezi olduysa da, bir süre sonra Adana eyaleti sınırlarına alındı. 
 Meşhur Evliya Çelebi diye bilinen gezgin, 1671 yılında Tarsus'a gelmiş ve eserinde,Tarsus hakkında şu bilgileri vermektedir:"........... Tarsus kalesi bir düzlük üzerinde, denizden bir saat uzaklıkta, daire biçiminde olup Halife Memnun yapısıdır. Çevresi 500 adım, iki kat sağlam bir kaledir. Tümüyle hendekle çevrilidir. Kalenin içinde üstü toprak damlı evlerle dolu üç mahalle vardır. Kalenin üç kapısı batıda iskele, ( deniz kapısı ) doğuda Adana, ( demir kapı ) kuzeyde Bağ kapıları vardır. Mevcut 15 cami içinde Eski Cami hicretten 300 yıl önce yapılmış, kiliseden bozma bir yapı var. Kitabında yazmaktadır. Yine Ünlü Osmanlı döneminde yaşamış Kaptan Coğrafyacı, Haritacı Piri Reis yazdığı kitab-ı, Kitab-ı Bahriye isimli eserinin dördüncü cildinde, Tarsus'la ilgili kayıdında Tarsusla ilgili şunları yazar, “...Tarsus deniz kenarından üç mil kadar içerde ova üzerinde kurulmuş bir kasabadır. Önünden Tarsus Çayı akar”.. Tarsus Çayı Berdan ırmağı, Önceleri Romalı komutan Antonis’in şehrin dışarısından akıntıyı verinceye kadar, Tarsus’un, alt tarafında olan alana akardı, adı Reğma veya Aynaz gölü olarak bilinir. Bu gün Gözlü kule diye bilinen Tarihi yerde Liman olarak kullanılıyordu. Denize kadar da geniş bir şekilde bağlantısı bulunmaktaydı. Denizden gelen gemiler bu yolla Tarsus’a kadar gelip gidiyordu. Ondokuzuncu yüz yılın ortalarına kadar, Tarsus ticaret merkezi olarak bilinirken, şuan Berdan ırmağı olan deniz yolu olarak kullanılıyordu. Daha sonraları ise bu deniz yolu kapatıldı. 1832 de Osmanlı güçlerini yenen mısırlı İbrahim paşa, Adana ve çevresini ele geçirdi. 
1839 da yeniden Osmanlı topraklarına katılan Tarsus, 1867 de Halep vilayeti Adana sancağının 1877 de ise Adana vilayeti Adana sancağının bir kazası oldu. Mersin 1888 de Adana' ya bağlı bir sancak olunca Tarsus' ta bunun tek kazası olarak yönetsel durumunu korudu. 1800 yıl’ı, ortalarında, Tarsus kentinin tarıma el verişli olmasından dolayı, Pamuk ekimi yapılıyordu. Bölgede pamuğun ilk işleme biçimi olan çırçır fabrikalarını faaliyete bu yıllarda kurulmuştur. Çırçır işletmelerinden iplik fabrikasına ilk geçiş, 1887 yılında Mavromati ve Şürekâsı İplik Fabrikası’nın açılmasıyla gerçekleşmiştir. 1920’de bölgede Tarsus Konserve Osmanlı A.Ş. kurulmuş ve Tarsus sanayisi daha da gelişmeye başlamıştır. Türkiye’de ilk elektrik enerjisi 15 Eylül 1902’de ilçede üretildiğini görüyoruz. I. Dünya Savaşı sonrasında Fransızlar 1918 Aralık ayında Tarsus’u, işgal ederler. 
Asker ve silah bakımından Milli kuvvetlerimizden kat, kat üstün olan Fransızlar, Mersin, Adana, Urfa, Antep ve Maraş gibi geniş bir cephede tutunarak Ermenilerle ortak bir devlet hayali içindeydiler. Fakat Milli kuvvetlerimizden beklemedikleri çetin bir gerilla savaşı karşısında umutsuzluğa kapılarak verdikleri ağır kaybı daha da büyütmek istemediler. Fransa'daki iç siyasi çekişmelerde savaşı bırakıp çekilmeyi gerektirdiğinden, önce Ankara'da kurulan yeni Türkiye devletini tanıdılar. Fransızlarla başlayan temaslar ve görüşmeler sonucu 20 Aralık 1921 tarihinde Ankara'da Franklin Bouillon ile Fethi Okyar arasında Ankara Antlaşması adıyla bilinen bir antlaşma imzalandı. Ve 20 Aralık 1921 Ankara antlaşmasının taraflarca onaylanmasından sonra, Fransızlar işgal altında tuttukları Tarsus'u boşalttıkları gün 27 Aralık 1921 di.
 Tarsus' ta bir çok kutsal mekânlar vardır. Danyal Peygamber’in, kabri Tarsus' tadır. Makam Cami’sinde Türbesi vardır. Kuran’ı Kerim'in Kehf Suresinde geçen Ashab-ı Kehf Mağara Arkadaşları’nın, kaldığı mağara Tarsus'ta olduğu kuvvetli kaynaklarda belirtiliyor. Kent merkezine 11 km kadar yakınlıkta bulunmaktadır. MS. 633, hicri 218 yılında Halife Memun Bizanslılarla Savaşmak için Tarsus’a geldiğinde, bu gün Şeker Pınarı diye bilinen yerde yemiş olduğu yemekten zehirlenerek Vefat eder. Cenazesi, Ulu Caminin doğu kısmında bulunan Babası Halife Harun Reşit’in sadık hizmetkârı olan Hakan’ın evine defni yapılmıştır. Bu gün Halife Memun’un Kabri, Şit ve Lokman a.s Makamları burada bulunmaktadır. Bilâl-i Habeşi’nin de Makamı var, ayrıca adına bir de küçük mescit yaptırılmıştır. Küçük Minare Cami Avlusunda ise